Ergenlik Döneminde Koronavirüs ile Tanışan Yeni Nesil
Bir aydan uzun süredir ülkemizin, daha uzun bir süredir dünyanın, gündeminde olan Koronavirüs salgını sebebiyle hepimizin içinde bulunduğu hayatın bağlamı değişti. İş yaşamımız, seyahatlerimiz, sosyal aktivitelerimiz hatta günlük uyku ve yemek ihtiyaçlarımıza varana dek değişmekte. Tüm bunların içinde yetişkinler ve çocuklar ile ilgili çok fazla konuştuk, yazdık ve buna devam da edeceğiz belli ki. Ancak bu dönemde belki de en büyük karmaşayı yaşayan grubu es geçtiğimizi fark etmedik. Ergenler… Evet hayatlarının en büyük karmaşasını yaşadıkları dönemde Koronavirüs ile karşılaşan, kendini bulmaya çalışırken geçtiği yollarda dünyanın da kendisini yeniden gözden geçirmek zorunda kaldığı bir duruma tanıklık eden, yaşadığı güçlükleri yalnızca okullarının online eğitime geçtiği ve üniversite sınavlarının ertelendiği durumda fark edebildiğimiz ergenlik dönemindeki bireyler.
Peki ergenlik dönemi nedir ve karantina sürecinde ergenler neler yaşar?
Ergenlik dönemi 13-22 yaş aralıklarında bireylerin bilişsel, duygusal ve fiziksel olarak çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemine verilen addır. Delikanlılık olarak toplumumuzda gayet doğru bir biçimde isimlendirilen bu dönem, beyin ve hormanlardaki majör değişikliklerin olduğu ve bu değişim-gelişimlerin neticesinde duygusal-bilişsel olarak bazı güçlükler ve karmaşalar yaşattığı bir dönemdir. Düşünsel olarak karşıt uçlara hızla gitmeye eğilim, riskli davranışlara açıklık, duygusal olarak çabuk ve yoğun etkilenebilirlik bu dönemin en belirgin özelliklerindendir. Psikolojik yapılanma olarak kimlik arayışı ve sorgulamaların en yoğun ve uçlarda yaşandığı dönemdir. Tüm bunlar düşünüldüğünde küresel bir salgında ergenler sizce nasıl bir duygu durumun içindedir?
Ergenlik dönemi bireylerin kendilerini akranlarının gözünde nasıl olduklarına en fazla dikkat ettikleri, popüler, güçlü, güzel, engel tanımaz vb. birçok sıfat üzerinden kendilerini tanımlamaya yoğun eğilimli oldukları bir dönemdir. Haliyle sosyal mesafe onlar için aşılması gereken bir sınırı ifade etmesi kuvvetle muhtemel. Dışarı çıkmak, arkadaşlarıyla buluşmak, hiçbir şeyi önemsemeden basketbol oynamaya gitmek, her şeye rağmen flörtüyle buluşmak sosyal mesafeye karşı davranışlar sergileyerek hem sizlere hem de arkadaşlarına ergenlik döneminin en önemli mesajlarından birisini vermeye çalışıyor olabilir. Bu “ben bir bireyim” mesajı ve ergenlik döneminde en belirgin psikolojik ihtiyaçlardan biri. Ebeveynler olarak bu durum karşısında neler yapılabilir sorusunun cevabı ise; “saygı duyarak sınır koymak”. Bu pek tabi ki dışarı çıkmasına izin vermek anlamına gelmiyor. Ancak “duygu ve düşüncelerinin anlaşıldığı, bu dönemin kendisini zorladığının fark edildiği, yapmak istediği şeylerin çok normal olduğu ama geçici bir süre bunları yapmamanın kendisini ne kadar olgun, güvenilir ve güçlü kılacağı” ile ilgili geri bildirimler vererek süreci yönetmeye çalışmak ebeveyn olarak en önemli tutumlardan bir tanesini oluşturmaktadır.
Buna bir örnek olarak sosyal mesafeyi önemsemeyen, ya da bundan dolayı öfkeli hisseden ergen ile aşağıdakine benzer bir ifade ile ilişki kurmak yardımcı olabilir.
Doğru iletişim kurmak
“Evde çok sıkıldığını ve dışarı çıkmak istemeni çok iyi anlıyorum. Ancak sen bunun tehlikelerini bilen, hem senin hem çevrendekilerin iyiliği için bunu yapmamayı tercih edebilen birisin. Bazı yapmak istediğin şeyleri yapamıyor oluşunun sebebi ne sensin ne de benim. Bunu senin için daha kolay ya da eğlenceli yapabilecek başka ne varsa seve seve sana yardımcı olmak istiyorum.”
Bu dönemde ergenlerin yaşadığı bir diğer sorun ise evde, diğer aile bireyleri ile birlikte geçirilen zamanın artması, hatta sürekli hale gelmesidir. Sıkça dışarı çıkmak, arkadaşlarıyla olmak, evde olduğu zamanlarda da odasında olmayı tercih etmek şimdiye değin alıştığı şey iken birdenbire ebeveynleri ve kardeşleri ile tüm günü geçirmek bir ergen için çok daha güç olabilir. Burada kendisine ait sınırlara saygı duymak, ortak geçirilen vakitleri planlamak, bireysel alanlarına izni olmadan girmemek, bireysel uğraşlarına teklifsiz dahil olmaya çalışmamak, yani dışsal sınırlar daralsa da içsel sınırların hala var olduğunu ve buna saygı gösterdiğinizi fark etmek onu rahatlatacaktır.
Belki hepimizin en fazla ilgilendiği ve kaygılandığı durum ise, “ne olacak bu çocuğun dersleri, sınavları?” Bunu ifade etse de etmese de emin olun ki o da bu durumdan kaygılanıyor. Sevmediğini söylediği okulunu özlemeye başladığını, uykusunun geldiği derslerde olmayı tercih edebileceğini düşündüğünü, sınavlarının belli tarihleri var iken yaşadığı kaygıyı şimdi bunların belirsizliğinin getirdiği kaygıya tercih edebileceğini düşünmeye başladığına emin olabilirsiniz. Bu durumda, eğitim hayatıyla ilgili sizin de endişe yaşamanız gayet normal ancak bu endişeyi ona sağlıklı biçimde yansıtmamanız halinde, çocuğunuza kendisiyle ilgili ne yapacağını bilemezken bir de sizin duygularınızı taşımanın ağırlığını yüklemiş olacaksınız.
Yapılabilecekler
*Kendisine bir çalışma düzeni oluşturmasına yardımcı olun; bu düzen şimdiye kadar olduğundan ya da sizin olmasını istediğinizden daha farklı olsa da çabasını takdir edin.
*Okul ya da sınavlarla ilgili duygularını, düşüncelerini size açmasına yardımcı olun. Bu düşünceler size ne kadar uymasa bile onun düşüncelerini ve duygularını anlamaya çalıştığınızı fark etmesi önemli. Böylece bu dönemde kaygı, öfke, sıkılma, engellenme gibi zor duygular hissetmenin, duygusal olarak büyük tepkiler vermenin, sınırların dışında düşünebilmenin de sizdeki karşılığının anlaşılabildiğini görmesi, bu geçiş sürecini Koronavirüsün etkileri ile yaşamanın zorluğunu sizin tarafınızdan kapsanabildiğini görmek en temel ihtiyaçlarından bir tanesi olduğunu unutmayın.
Ergenlik dönemi bir okyanus yolculuğunda iken bir kayıktan büyük bir yelkenliye dönüşme sürecidir. Bu süreci şu anda okyanusta fırtına varken yaşayan çocuklarınızın en temel ihtiyacı onlara yelkenlerini, çıpalarını nasıl kullanması gerektiğini fark ettiren bir kaptan olmanız… Zor ama siz ebeveynleri de geliştiren bir yolculuk olacak, emin olun.

