İçinizdeki Beklentili Ebeveyne Dur Deyin!
Deniz, 25 yaşında idealist bir avukattı. Çok severek seçtiği mesleğine başlarken çok heyecanlı ve mutluydu. Ancak zaman içinde kendini çalışmaktan tükenmiş olarak buldu. Girdiği hukuk bürosunda kendisinden beklenen bütün işleri yerine getirmek için saatlerce çalışıyordu. Sosyal aktivitelere, dinlenmeye, hatta uykuya bile yeterince vakit ayıramaz oldu. Zamanla dikkati dağılmaya ve ufak tefek hatalar yapmaya başladı. Hataları kendisine söylendiğinde müthiş bir üzüntü hissedip telafi etmek için daha çok çalışmaya gayret gösterdi. İlk aşamada enerjisini toplayarak işleri yoluna koysa da, zaman içerisinde kendini sürekli yetersiz hissetmeye başladı. Yaptığı iş ve aktiviteler keyif vermez oldu. Kendini yorgun hissetmeye başladı. Sabahları uyanmak bile çok zor hale geldi. Sonunda iş yerinden ciddi uyarılar almaya başlayınca terapiye başvurdu. Şema terapi ile kendisinin içinde sürekli ondan yüksek beklentiler içerisinde olan ‘beklentili ebeveyn’ yönünü fark etti. Bu yönünün sağlıksız olduğunu anlayarak ona karşı içindeki ‘sağlıklı yetişkin’ sesini daha çok yükseltti. Verilen her işi yerine getirmek zorunda olmadığını, insanlara hayır diyebileceğini, bunu yaparsa da sevileceğini ve saygı göreceğini öğrendi. Bu farkındalık ile yorulduğu noktalarda işlerini sıraya sokabilmeyi, taleplere hayır diyebilmeyi, kendine vakit ayırabilmeyi denediğinde, işinden de hayatından da yeniden keyif almaya başladığını gördü.
Beklentili Ebeveyn, şema terapide kullanılan ‘modlardan’, yani içimizdeki yönlerden bir tanesidir. Ebeveynlerimizden, bize bakım veren kişilerden, bazen öğretmenlerimizden, bazen aile büyüklerinden duyduğumuz, öğrendiğimiz talepleri içeren yüksek beklentili bir iç sestir. Bu sesin talepleri bazen başarı odaklı, bazen ise duygusal odaklıdır. Ancak çoğu zaman gerçekçilikten çok yukarıda beklentileri içerir. Mükemmeliyetçi kişilerde genellikle başarı odaklı beklentili ebeveyn sesi duyulurken, fedakar kişilerde de duygu odaklı beklentili ebeveyn sesini çok sık duyarız. Başarı odaklı beklentili ebeveyn sesi hep daha fazla çalışmayı, en iyi olmayı, hata yapmamayı, en çok kazanmayı, işini en iyi biçimde yapmayı, zamanının çoğunu verimli geçirmeyi talep eder. Duygu odaklı beklentili ebeveyn ise hep insanları memnun etmeyi, insanlara yardımcı olmayı, hayır dememeyi, insanları üzmemeyi, yalnız bırakmamayı, onlara faydalı olmayı talep eder. Farkında olmadan bu ses bizi yönlendirir, zorlar, kendi ihtiyaçlarımızı ertelememize ve yaşamdan yeterli doyumu alamamamıza neden olur. Buna ek olarak yetersiz, başarısız, faydasız, olduğumuzu düşündürür. Bazen aşırı kaygı, bazen de aşırı üzüntü hissetmemize neden olur.
Oysa ki içimizdeki bu sesin faydası yoktur. Belki o ses olmadan ilerleyemeyeceğinizi, işlerinizi bu kadar iyi yapamayacağınızı düşünüyor olabilirsiniz. Belki de bu sesin talimatlarına uymazsanız çevrenizdeki insanları üzeceğinizi, onları kaybedeceğinizi düşünüyorsunuz. Aksine, bu ses genellikle işlev bozucudur. Belki çocukluk ve ergenlik dönemlerinde, içinde bulunduğunuz şartları değiştirme gücünüz yoktu ve onlara uyum sağlamak zorunda kaldığınız için bu ses o zamanlar işe yarıyordu. Ancak şimdi bu sese ihtiyaç var mı bir düşünün…
Bu sesi susturup, içinizdeki sağlıklı sesi konuşturmanın vakti belki de gelmiştir. Kendinizi zorlamadan da yaptığınız işlerin yeterli olacağını, takdir edileceğini düşünmek nasıl olurdu acaba? İnsanların duygusal ihtiyaçlarını karşılayarak kendinizi mutlu etmek yerine direkt olarak kendi ihtiyaçlarınızı doyurup mutlu olmak nasıl olurdu? Hatalarınıza daha anlayışla yaklaşmak, duygularınızı doğal görmek, onları kabul etmek ve onları yaşama cesareti göstermek nasıl olurdu acaba? Zor durumlarda kaldığınızda kendinize yüklenmek yerine kendinizi gözünüzde küçük bir çocuk olarak canlandırmak, ve ona ihtiyacı olan bakımı, şefkati vermek, onu anlamak ve sakinleştirmek, sonra da ona inandığınızı söylemek ve onu cesaretlendirmek… Tabii ona özgür olduğuna ve istediği şeyleri yapabileceğine dair fırsat sunmak kısmı da önemli. Çünkü onu, hep fazlasını yapmaya zorlayan ses bu hale getirdi.
Hayatın zor olduğunu, zaman zaman üzüleceğimizi, zaman zaman kaygılanacağımızı bilmekte fayda var. Ancak kendinizi fazlaca üzgün ya da kaygılı olarak bulduğunuzda, kendinize olan yaklaşımınıza bir bakın. Belki de içinizdeki o ‘beklentili ebeveyn’ yine konuşmaya ve sizi zorlamaya başlamıştır. Ona bir susmasını söyleyin, ve olaylara yeniden ‘sağlıklı yetişkin’ tarafınızla sakince bakın. Duygularınızı dinleyin. Duygularınızı ve neden zorlandığınızı anlamaya çalışın. Kendinize yüklenmek yerine şartları da değerlendirerek kendinizi daha objektif biçimde değerlendirin. Gerçekçi beklentiler edinmeye çalışın. Bir şeyi yapamıyorsanız vazgeçme ve yolunuzu değiştirme hakkınızın her zaman olduğunu bilin. Kendinizi sürekli daha iyi ile kıyaslamak yerine yapabildiklerinizin yeterli olduğunu düşünün ve onlarla tatmin olun. Belki de o zaman içinizdeki çocuk daha mutlu ve özgür hissedecek, bu sayede içinizdeki yetişkin de hayatınızın kontrol panelini daha rahat yönetecek. Farklı yöntemler denemeye değerdir. Üstelik bunlar klinik olarak kanıtlanmış yöntemler ise, neden size de iyi gelmesin?