Başıma Her An Her Şey Gelebilir: Dayanıksızlık Şeması
Hayat içinde acıyı da mutluluğa, sevgiyi de nefreti, ödülü de cezayı da kısacası her şeyi barındırmaktadır. Bazen hayat o kadar güzeldir ki, sevinçten yerinizde duramazsınız. Karnınızda kelebekler uçuşuverir. Her kanat çırpışları içinizi doldurur. Ama bazen de çok çekilmezdir. Dünya adeta kara bir bulutla kaplanmıştır. Her an bir felaket kapıda sizi beklemektedir. Her olasılık beraberinde ayrı bir kaygı demektir. Nefesiniz daralır, içinize çektiğiniz hava yeterli gelmiyormuş gibi hissedersiniz. Kalp atışlarınız sanki herkes tarafından duyuluyordur, başınız döner, vücudunuz kasılır. Bunun anlamı kalp krizi geçirmeniz ya da bir hastalığınızın olması değildir. Bunun anlamı bir felaket olacak ve ben bu felaketle başa çıkamayacağım kaygısıyla bedenin tepki veriyor oluşudur.
Peki neden bazı insanlar felaketler karşısında normal bir kaygı yaşıyorken, bazıları aşırı tepki vermektedir? Bunun cevabı dayanıksızlık şemasının kökenlerinde gizlidir. Bu tarz kaygıları olan ebeveynlerle yaşamak, ebeveynlerin aşırı koruyucu olması ya da hiç koruyucu davranmaması, erken dönem yaşantılarda ciddi travmaların / hastalıkların olması ya da bunların yakın kişilerin başına gelmesi. Bu kökenler yetişkinlikteki dayanıksızlık şemasının temelini oluşturmakta, kişi hastalık, kontrolünü yitirme, parasız kalma gibi durumlara ve olasılıklara karşı sürekli bir kaygı duymaktadır. Ancak şunu unutmayalım, bu kaygıyla gerçekçi ve mantıklı sebeplere dayanmamaktadır.
Kaygı ve gerçekçi sebepler
Bir koltuğa oturmaktan HIV virüsü kapmak, defalarca doktora gidilmesine rağmen önemli bir hastalığın olduğuna inanmak gibi kişinin zihnini sürekli meşgul eden, çoğu zaman da ritüellere dönüşen (Defalarca ocağı kontrol etmek, hatta resmini çekmek gibi) durumlar için dayanıksızlık şemasının olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Hepimiz insanız ve bu durumlardan belirli bir derecede korkabiliriz ancak bunun hayatımızı kısıtlayacak derecede olması (bir danışanım 4 aydır evden çıkamadığı için işe gidememekteydi) ciddi anlamda üzerinde çalışılması gereken bir durumdur.
Dayanıksızlık şemasının önemli sıkıntılarından birisi de kaçınma ve korunma davranışlarıdır. Partner seçiminde dahi kişi, güçlü ve onu koruyabilecek birini seçme eğiliminde olmaktadır. Ancak bu durum zaman geçtikçe ilişkisel, sosyal ve duygusal problemlere yol açmaktadır. Eğer siz de hayatınızın kısıtlandığını ve bu durumla baş edemediğinizi hissediyorsanız öncelikle kendi başınıza uygulayabileceğiniz önerileri konuşalım. Ancak buna rağmen sorun devam ediyorsa, bir ruh sağlığı uzmanı (psikiyatrist/psikoterapist) yardımı alma vakti gelmiş demektir.
Kaygı ile baş etme
- Öncelikle bir problemle başa çıkmanın ilk yolu, o problemi tanımaktan geçmektedir. Korkularınızı ve kaygılarınızı belirleyin. Ardından bunların kökenlerini araştırın.
- Korku döngüsünü en çok tetikleyen durum kaçınmalarımızdır. Korku ve kaygı kaçtıkça büyüyen bir durumdur. Bu nedenle korkularınızı üzerine gitmelisiniz. Ancak bu üzerine gitme hali birden olmamalıdır. Her bir korkunuza 0 ile 100 arasında puan vererek bir hiyerarşi oluşturun. Sonra sizi en az korkutan durumdan başlayarak, bu korkuyla yüzleşme adımları belirleyin (gerçekçi ve yapabileceğiniz adımlar olmalı). Sonrasında kendinizi bu korku durumlarına maruz bırakın ve mutlaka bunu yaparken sevdiğiniz, güvendiğiniz insanlardan yardım almaktan çekinmeyin. Gerçek hayatta korkularınızla yüzleşmeden önce bunu zihinsel olarak gerçekleştirmeye çalışın. Önce hayali olarak yüzleşme yapmanız hem gerçek hayata ön hazırlık olur hem de kaygı ile başa çıkmanızı kolaylaştırır.
- Kaygının fizyolojik etkileriyle doğru bir şekilde başa çıkmak için nefes ve kas egzersizleri öğrenin. İnternette bununla ilgili bir çok kaynak bulabilirsiniz (Aşamalı kas egzersizi ve nefes egzersizi).
- Korkularınızın dayanıksızlık şeması yüzünden çarpıtılmış bir şekilde aklınıza geldiğini unutmayın. Bu nedenle korkularınız olma olasılığını inceleyin. Örneğin, bir koltuğa oturduğunuzda HIV virüsü kapma olasılığınız nedir? Bununla ilgili bir doktora danışın. Bilimsel yayınlar okuyun.
- İçinizde erken dönem yaşantılardan etkilenmiş, korkan ve kaygılanan bir çocuk parçanız olduğunu unutmayın. Bir yetişkin olarak ona erişmeye, onu anlamaya ve yatıştırmaya çalışın.
- Gerçek hayatta korkularınız yüzleşin ve her başarınız için kendinizi takdir etmeyi unutmayın!! (Hatta kendinize belirli noktalarda ödüllendirin).
Uzm. Klinik Psk Yaşar Emre Ertürk

