Hatasız Kul Olmaz! Hatamla Sev Beni.. Cezalandırıcılık Şeması
Cezalandırıcılık Şeması
Hayalimde kırmızı bir kamyon, kamyonda Orhan Gencebay’ın ‘’Hatasız Kul Olmaz’’ şarkısı ve affedilmeyi bekleyen bakışlar. Kulağımda bu şarkı çaldıkça düşünüyorum. Hataya ne kadar toleransımız var. Bir başkasını bırakın kendi hatalarımıza ne kadar toleransımız var. Sadece bir dakika durup düşünün: En son ne zaman hata yaptınız? Hata yaptığınızı fark ettiğiniz o sahneyi dondurun. Oradaki düşüncelerinize odaklanın ve iç seslerinize kulak verin. Ne diyorlar? Eğer size ne kadar aptal, yetersiz vs. olduğunuzu söyleyen sesler duyuyorsanız, en küçük hatalarda bile kendinize/başkalarına tolerans gösteremiyor ve en ağır bedelleri ödüyor/ödetiyorsanız cezalandırıcılık şemasıyla karşı karşıya olabilirsiniz demektir..
Cezalandırıcılık şeması benim zihnimde her zaman katılığı temsil etmektedir. Çünkü bu şema kişinin ne kendisinin ne de başkalarının hatalarına esnek davranamamasına yol açmaktadır. Hatanın affı yoktur, niyet önemli değildir. O hataya yol açan koşulların hiçbiri affedici bir unsur haline gelemez. Ne olursa olsun hata hatadır ve cezası ödenmelidir. Kişinin kendi içinde kurduğu mahkeme baştan idam kararı vermiştir, hafifletici unsurların hiçbir önemi yoktur bu davada. Bu şemanın en belirgin duygusu ise öfkedir. Kişi beklentilerini ve isteklerini karşılamayan herkese, her şeye karşı öfkeli, acımasız ve cezalandırıcıdır.
Cezalandırıcılık şeması ve ebeveyn tutumlarının etkisi
Peki nasıl oluşuyor dediğinizi duyar gibiyim. Cezalandırıcılık şeması, genellikle ebeveyn tutumlarından çok fazla etkilenir. Bakımveren-ler/ebeveyn-ler sürekli cezalandırıcı bir tutum içerisindedir. Onların başarısızlığa, hataya, yetersizliğe karşı duyulan sesleri, yetişkinlikte kişinin kendi iç sesine dönüşür. ‘’Cezalandırıcı Ebeveyn Modu’’ dediğimiz bu iç ses ‘’Hatasız Kul Olmalı!’’ der. Ancak bu sesin beklentileri, istekleri ve cezaları bir insanın taşıyabileceğinden çok daha fazladır. Bu sesle uyumlu yaşadıkça kişi yorulmaya, tükenmeye ve sürekli kaygılanmaya başlar (hata yapmamalıyım!). Çünkü hayat bir çok olasılığın olduğu, bolca hataların yapıldığı ama aynı zamanda bu hatalardan bir sürü dersin çıkarıldığı bir yerdir. Ancak Cezalandırıcı Ebeveyn tarafımız öyle bir konuşur ki bizimle, hata yaparsak bütün felaketler bizi bulacakmış gibidir… Sanki tek bir hata bizi kahredecekmiş, rezil olacakmışız, kimse bizi sevmeyecekmiş gibi… Biz de inanırız ona. O tarafımız sayesinde başarılı olduğumuzu düşünürüz. Hatta çoğu zaman hata yapmamak için verdiğimiz çaba sayesinde başarılı oluruz da… Ama başarılı olduğumuzda o kadar yorulmuş ve yıpranmış oluruz ki başarının tadı anlık gösterir kendisini. Sonra yine kendimizi yargılayacak bir durum çıkar ortaya ve o ceza döngüsüne tekrar gireriz.
Peki ne yapmalıyız?
Bir kere içimizdeki yargılama sisteminin adaletsiz olduğunu görmemiz gerekmektedir. Yıllarca cezalandırılmış tarafımızın artık onu savunacak, koruyacak iyi bir avukata ihtiyacı vardır. Bu avukat ise ‘’Sağlıklı Yetişkin’’ adını verdiğimiz tarafımızdır. Yıllardır konuşan o cezalandırıcı sesin susma vakti gelmiştir. Bu sesin olayları çarpıtmasına, hatanın bütün sorumluluğunu bize yüklemesine, ‘’Hata yapmamalısın!’’ gibi çarpıtılmış düşünceleri inanmamıza ve en önemlisi sürekli bizi cezalandırmasına müsaade etmemeliyiz. Ancak yıllardır hem ebeveynlerimizde modellediğimiz hem de onu dinleyerek yaşadığımız süreci bir kenara bırakarak ‘’Sağlıklı Yetişkin’’ in sesini duymaya çalışmak kolay olmayacaktır. Yılmadan o sesi tutarlı bir şekilde bastırmak ve sağlıklı tarafımızı konuşturmak gerekecektir. Bu nedenle Şema Terapisti bir uzmanla bu süreci yürütmek, hem cezalandırıcı sesi ayrıştırmamızda hem de sağlıklı sesimizin kuvvetlenmesinde bize destek sağlayacaktır.
Uzm. Klinik Psk. Yaşar Emre Ertürk
Görsel Kaynak: Liza Summer Pexels

