İçimizdeki Sesler
Acı çekerken, üzgün olduğunuzda, hata yaptığınızda kendinize karşı nasıl davranırsınız?
Kendinize neler söylersiniz? Kendinize nasıl yaklaşırsınız?
Çoğumuz muhtemelen o acıyı bastırmak için “Boş ver!“, “Unut gitsin.“, “Buna mı üzülüyorsun? İnsanların sıkıntılarına bak, onlar senin kadar ağlamıyor!“, “Güçlü olman lazım.“, “Of daha kaç kere aynı hatayı yapacaksın?!“, “Yine neyi beceremedin?“ gibi önemsemeyen, anlayıştan uzak, yargılayıcı ve sert bir ses tonuyla yaşadığı durumla başa çıkmaya çalışırız.
Bazen de o yaşadığımız olumsuz duyguyla baş etmenin en kolay çözümü, o duyguyu bastırmak olduğunu düşünürüz. Yok saymak…
İmkansızı isteriz, hep mutlu olmak isteriz ve bunun hayalini kurarız. Olumsuz bir duygu ortaya çıktığında onunla nasıl başa çıkacağımızı bilemeyip onu bastırmaya çalışırız ya da teslim oluruz, kendimize acırız ve duygunun artmasına sebep oluruz.
Birçoğumuz, kendimize cezalandırıcı ve eleştirel davranmamızın önlem alma amacıyla olduğunu savunacaktır. Örneğin, son ana bıraktığım bir iş beklediğim gibi olmadı. Hemen bir ses çıkar ve “Son ana bırakmasaydın böyle olmazdı işte! Bak, bu işi yapan diğer insanlar ne güzel yapıyorlar?! Belki de sen beceriksizsindir!” Bu şekilde kendimizi cezalandırarak bir sonraki işe vaktinde başlayacağımızı sanırız. Hiç öyle oldu mu? Kendinizi yargıladıktan, kıyasladıktan sonra sonraki işi istediğiniz gibi yaptınız mı? Veya önceki işin sonunda kendinizi yargıladığınızı hatırlayıp yine kendinizi yargılamaktan korkup erken çalışmaya başladınız mı?
Yargılamak
Oysa ki, çok sevdiğimiz ve asla zarar gelsin istemediğimiz birine hiç böyle davranmazdık. Daha şefkatli davranırdık, yanında olduğumuzu bilerek hissettirmeye çalışırdık. Belli ki zor bir dönemden geçiyor, kendini yetersiz, güçsüz, üzgün, çaresiz, suçlu veya değersiz hissediyor. Acısını paylaşıyor. Sizin ona söyleyecekleriniz ne olurdu?
Bu çok sevdiğiniz kişiye bu kadar şefkatli davranırken kendimize karşı nasıl bu kadar acımasız davranabiliyoruz?
Genellikle, kendimizi ihmal ederiz. Kendimize değer vermeyi, kendi ihtiyaçlarımızı karşılamayı unuturuz. “Benim şu an neye ihtiyacım var?” “Bana şu an ne iyi gelir?” sorularını kendimize yöneltmeyi gereksiz bulmaktan ziyade, aklımıza gelmez bile.
Şimdi tam zamanı… Elinizi kalbinize koyun….
Farz edin bu el başkasının eli. Anlayışlı, duyarlı, şefkatli birinin eli. Sizin hissettiklerinizi hisseden birinin eli. Artık daha fazla acı çekmenizi istemeyen birinin eli. İyi olmanızı, güvende olmanızı isteyen, ne yapmış olursanız olun sizi olduğunuz gibi kabul eden ve seven birinin eli. O elin sahibi, bu zor anınızda sizinle birlikteyken size neler söylesin isterdiniz? Ne duymaya ihtiyacınız var?
İşte bu duyduğunuz şeyler aslında sizin şefkatli sesiniz, şefkatli yanınız…
Uzm. Klinik Psk. Sara Yılmaz
Görsel Kaynak: Andrew Neel Pexels