İyileşmek Ne Demektir? Terapide Dönüşümün Sessiz Hikâyesi
İyileşmek Ne Demektir?
“İyileşmek”; kelimesi çoğu zaman, hiçbir şey hissetmemek, geçmişi tamamen unutmak ya da artık üzülmemekle eşanlamlı gibi kullanılır. Oysa psikolojik olarak iyileşmek; duygularla daha sağlıklı bir ilişki kurmak, yaşanmışlıkları inkâr etmeden hayatın içinde yeniden köklenebilmek anlamına gelir. Bu süreçte kişi, geçmişin ağırlığını sırtında taşımadan, duygularıyla savaşmadan, kendine daha dürüst bir yaşam alanı yaratmayı öğrenir. İyileşme; bir anda olan bir dönüşüm değil, zamanla gelişen, kimi günler ağırlaşan ama her adımıyla kişiye kendini daha iyi tanıtan bir yolculuktur.
Psikolojik İyileşmenin Temel Adımları
İyileşme, çoğu zaman bir zincirin halkaları gibi ilerler:
- Farkındalık kazanma: Kişi ilk kez ne hissettiğini, bu hislerin nereden geldiğini anlamaya başlar.
Bu adım, iyileşmenin kapısını aralar. - Kabullenme: Hissettiklerini bastırmak yerine kabul edebilmek, en zor ama en dönüştürücü
adımlardan biridir. Kabullenmek, pes etmek değil; direnci bırakmaktır. - Yas süreci: Kaybedilen kişilere, hayallere, geçmişteki benliğe yas tutmak… Acının da süreçte bir
yeri olduğunu kabullenmek, iyileşmenin içinden geçilmesi gereken duraklarındandır. - Anlam verme: Yaşanılanlara yeni bir gözle bakabilmek, başımıza gelenleri bir “neden” ya da
“suçlu” ile değil, bir “anlam” üzerinden yorumlamak duygusal esnekliği getirir. - Duygu düzenleme: Duygularla baş etme becerileri geliştikçe, iniş çıkışlı anlar bile kişinin kendi
içinde sabit kalabildiği alanlara dönüşür.
Terapide İyileşme Nasıl Başlar?
Terapötik süreçte iyileşme, çoğunlukla güvenli bir bağ kurmakla başlar. Danışan, ilk defa yargılanmadan dinlenmenin, kendi sesinin yankı bulmasının ne demek olduğunu keşfeder. Terapist, bu süreçte sadece bir rehber değil; kişinin kendini yeniden tanımasına alan açan bir tanıktır.
İyileşme; bazı seanslarda birkaç kelimeyle, bazen sadece bir bakışla ya da uzun bir sessizliğin içinde başlayabilir. Zamanla danışan, kendi hikâyesine şefkatle bakmayı, utanç duygusuyla kalabilmeyi ve yaraları konuşabilmeyi öğrenir. Tekrar tekrar dönülen temalar, aslında iyileşmenin derinleşen halkalarıdır. Her dönüşte biraz daha farkındalık, biraz daha kabullenme gelişir.
Her iyileşme süreci kişiye özgüdür. Bazı danışanlar çocukluk travmalarına yaklaşmakta zorlanırken, bazıları mevcut ilişkilerdeki döngülere temas etmeye çekinir. Bu noktada terapistin sabrı, anlayışı ve tutarlılığı; danışanın kendini açabilmesi için bir zemin oluşturur.
Terapide gelişen güvenli bağ, danışanın kendi içinde kuracağı bağların da temelidir. Çünkü başkalarının gözünden değil, kendi gözünden kendine bakmaya başlamak; iyileşmenin en derin göstergelerindendir.
Bu süreçte kişi ilk defa “ben böyleyim ve bu haliyle de değerliyim” demeyi öğrenir. İyileşme bazen yüksek farkındalık anlarında, bazen sadece bir “hıhı” ile gelen anlaşılma hissindedir.
İyileşmenin Yanlış Anlaşılan Yönleri
İyileşme süreci, özellikle sosyal medyada “kusursuzluk” üzerinden romantize edildiğinde, kişilere baskı yaratabilir. “İyileştim” demek çoğu zaman şu beklentiyi doğurur: Artık hiç üzülmeyeceğim, tetiklenmeyeceğim, kötü hissetmeyeceğim. Oysa gerçek hayatta iyileşmiş bir birey de üzülür, tetiklenir, zorlanır. Fark; bu duygularla ne yaptığı, nasıl baş ettiğidir.
İyileşmek, bazı günler hâlâ ağlamak, hâlâ korkmak ama bu duyguların içinde kaybolmadan kendini taşıyabilmektir. Sürecin inişli çıkışlı, tekrarlarla dolu olduğunu bilmek; kişiye sabır ve şefkatle yaklaşma fırsatı sunar.
Toplumda iyileşmeye dair sık rastlanan bir başka yanılgı da, bu sürecin “tek başına yapılması gereken” bir şey olduğudur. Oysa iyileşme çoğu zaman bir başkasıyla olur. Bazen bu bir terapisttir, bazen bir dost, bazen bir grup ortamı… İnsan, ilişkide yaralanır ama aynı şekilde ilişkide de iyileşir.
Bir diğer yaygın yanılgı ise “geçmişi tamamen unutmak” gerektiğidir. Oysa iyileşmek, geçmişi unutmak değil; geçmişle arandaki ilişkiyi dönüştürmektir. Hatırlarsın ama artık canını yakmaz. Geri dönüp baktığında gözlerin dolar belki ama artık kendine acımaz, kendine sahip çıkarsın.
İyileşmek Neye Benzer?
İyileşmek; geçmişin izlerini silmek değil, onlarla yaşamayı öğrenmektir. Bazen hâlâ ağlayarak uyanırsın ama artık kendini suçlamazsın. Bazen eski yaraların yanından geçerken hafifçe sızlar ama seni durdurmaz. İyileşmek; kendine daha dürüst, duygularına daha açık, hayata daha esnek bakabilmektir.
Bu süreçte en büyük dönüşüm; dünyayı değil, dünyaya bakışını değiştirmendir. Ve o değişimle birlikte hayat, yeniden nefes alınabilir bir yer haline gelir.
İyileşmek, bir sabah uyanıp tüm acıların silinmesi değildir. Daha çok, bir sabah uyanıp o acılarla birlikte yaşamaya gücün olduğunu fark etmektir. Kimi zaman eski bir şarkı tetikler seni, kimi zaman bir sokak, bir ses… Ama artık kendini orada yalnız hissetmezsin.
İyileşmek; zorluklar karşısında dağılmamak değil, dağıldığında kendini yeniden toparlayabileceğini bilmektir. Ve belki de en önemlisi: iyileşmek, artık kendini yalnız bırakmamaktır. Kendine ebeveynlik etmeyi, kendi yarana şefkat göstermeyi öğrenmektir.
Her birey kendi hızında, kendi zamanında, kendi yöntemleriyle iyileşir. Bu yolculukta “geciktim” diye bir şey yoktur. Her adım bir adımdır. Her durak, varışa dahildir.