Regülasyon Nedir?
İçinde bulunduğumuz duruma, bağlama göre kendini düzenleyebilme kapasitesine regülasyon denir. Birçok stres faktörünü duyumsayıp hangi faktörlere ilgi göstermemiz hangilerini görmezden gelmemize dair bir karar verme işidir. Genelde stres unsurlarının bir birleşimizdir aslında bizim regüle edebildiğimiz. Regüle olduğumuz zaman hem fizyolojik hem de nörolojik olarak beynimizin bütün birimlerine ulaşma şansımız oluyor; öğrenme için, bütünleme için, bağ kurmak için… Fiziksel, zihinsel, duygusal anlamda ihtiyaç duyduğumuz şeyin ne olduğunu fark edebiliyoruz ve ihtiyacı karşılamak için sağlıklı çözümler düşünebiliyoruz regüle olduğumuzda.
Regülasyonu kaybettiğimizde ise beynin bu önemli alanları kapatıyor kendini, ulaşılamıyor ve o an için önemli de görünmüyor bu durum. Öğrenme, hafızaya aktarım gibi önemli bölümlere ulaşım gerçekleşmiyor. Oysa ki öğrenmeyi ancak tüm alanların kullanımı sağlayabilir.
Regülasyonu bir kahve kupası gibi düşünebilirsiniz. Hepimizin, harekete geçebilmek için, belli düzeyde bir stres gereksinimi var ve bu stres faktörleri birçok farklı alandan kaynaklanabilir. Optimal seviyeye ulaşabilmek için hepimizin kupasında biraz strese ihtiyaç var zaten; regüle davranış sergileyebileceğimiz o optimal seviye. Gündelik hayatta kupamızın içine tüm bu stres kaynaklarından (duygusal stres, bedensel stres, sosyal stres, duyusal stres…) biraz koyuyoruz. Kupamız dolmaya başladığında, mesela eğer duyusal stresimiz çok yüksekse ya da aç, yorgun, hasta isek, ya da bu bir çocuksa ve dil/iletişim sorunları varsa… bunlar kupamızı doldurabilir ve diğer streslerin girebilmesi için kupada çok az bir alan kalır.
Eğer kupa bunlardan biriyle tamamen ya da tama yakın dolu ise (mesela duyusal zorluk) bir stres daha eklendiğinde kupa taşar. Bunun sadece kötü bir stres de olması gerekmiyor; yeni bir öğrenme (dil öğrenimi, akademik öğrenme vb.) süreci de olabilir. Özellikle çocukların kupası duyusal kaynaklı stres ile dolu olduğunda sosyal ve duygusal gelişim evrelerine hazır olamayabilirler. Bu bir kapasite meselesinden çok kupada yer kalmaması meselesidir. Bazen kupa tam dolu, bazen yarı dolu olabileceği için performanslar da aynı uyarana karşı dalgalı olabilir. Özellikle bir durumdan diğer duruma geçişler (yemek yemeye geçmek, ayakkabı giymek) zorlayıcı olabilir. Bu yüzden patlama öncesi kupayı doldurmuş olabilecek diğer tüm değişkenleri bulmak gerekir.
Peki kupa taşarsa ne olur?
Kullandığımız dil bakımından oldukça manipülatif hale gelebiliriz, buyurgan davranışlar, gerginlik, öfke patlamaları ya da tam tersi sosyal izolasyon, farklı gruplara katılmaktan kaçınmayı tercih etme hali yaşayabiliriz. Özellikle çocuklarda her türlü öğrenme eylemine karşı kendini kapatma görülebilir. Aynı şey tam olarak yetişkinler için de geçerlidir ve bunun olumsuz yansımalarını özellikle iş yaşamında daha net görebilirler.
Regülasyonun sağlanmasına destek olmak için, çevrenin farkına varıp odaklanmayı içeren beden aktiviteleri oldukça etkilidir. Oyun ekseninde, doğru komut ve yönergelerle kurgulanmış, bedenin aktif olarak kullanıldığı, beyni rutinden çıkaran aktiviteler gerçekleştirmek ve bu oyunların içine duyu sistemlerini geliştiren özellikte etkinlikler eklediğimizde regülasyon kapasitesini oldukça genişletiyoruz.
Bu eksende hazırladığımız seanslara güçlü bir destekleyici olan Soundsory programını da dahil ederek verimliliği arttırıyoruz.
Eda Özbay Özarslan
Uzm. Biyolog & Psikoloji Bilim Uzm. / Yaratıcı Drama Eğitmeni