Savunma Mekanizmalarımız
Her canlı için hayatta kalması birincil önceliğidir. Kişi kendini içsel ve dışsal anlamda koruma altına almak adına güdülenir. Birey, dış dünyadan gelen tehlikelerin yanı sıra, benliğini tehdit eden tehlikelerle de karşılaşabilir. Bu tehlikeleri savuşturmak adına her birey bir takım savunma düzenekleri geliştirmiştir. Bu savunma mekanizmalarının birçoğu bilinçdışı bir mekanizma ile çalışmakta olmakla birlikte kişi bu mekanizmayı kullandığının farkında bile değildir.
Savunma Mekanizmaları ilk kez Sigmund Freud’un (1894) “Savunmaların Nöropsikozu” adlı çalışmasında vurgulanmıştır. Daha sonraları sırasıyla Anna Freud (1966), Kernberg (1967) ve Klein (1973) tarafından da ele alınmıştır. Freud’a göre savunmalarımız, histeri nevrozu içinde değerlendirmiş olup bastırma mekanizması ile açıklanmaya çalışılmıştır. Daha sonrasında bu terimi, istenmeyen, acı verici ve katlanması zor yaşantılarla baş edebilmesi için geliştirdiği farklı savunmalar olarak nitelendirmiştir. Yani ego kişinin psikolojik dengesini korumasına savunmaları kullanarak katkı sağlar, bu sebeple de savunma mekanizmaları ile psikopatoloji arasında yakın bir ilişki vardır. Savunma mekanizmaları ilk olarak DSM III-R de yer almıştır.
Dışa Vurma
Bu mekanizma da kişide bulunan ruhsal gerilime sebep olan dürtü veya duygu eylem olarak sergilenir. Eylemsel olarak ifade edilen dürtüler kişide kısa bir süreliğine rahatlama oluşturur. Borderline ve Antisosyal Kişilik Bozukluğu’nda sıkça gözlenir.
İzolasyon
Kişi kendisine acı veren, katlanamadığı, ruhsal gerginliğe sebep olan deneyimleri duygu boyutundan ayırır. Bu şekilde kendisini hayal kırıklığı, acı vb. olumsuz yaşantılardan korumaya çalışır. Yalıtımı kullanan bireylerde duygu küntlüğü gözlemlenir. Deneyimlerini duygudan arındırılmış biçimde aktarırlar.
Bölme
Nesne iyi ve kötü, olumlu ve olumsuz şeklinde iki parçaya ayrılır. İyi ve olumlu parçanın varlığını sürdürme, kötü ve olumsuzun ise yok edilmesi amaçlanır. İlk olarak benlik içine alınan ilk nesne olan annede görülür, anne iyi ve kötü yanlarıyla iki kişi olarak algılandıkça, benlik de benzer şekilde bölünmeye başlar.
Yansıtma
Yansıtma yaşamın ilk yıllarından itibaren kullanılmaya başlanır. Kişi kendisine yakıştıramadığı veya olumsuz dürtülerini dışarı yansıtır ve dışarıdan kendisine yöneltiliyormuş şeklinde algılar. Örneğin, içinde kin ve nefret duyguları barındıran biri, etrafındaki insanların ondan nefret ettiğini, kötü şeyler konuştuğunu düşünebilir.
Pasif Agresyon
Kişi yaşadığı içsel veya dışsal ruhsal gerilimleri başkalarına karşı dolaylı yollarla ifade eder. Pasif saldırganlık savunmasını kullanan kişiler kızgınlıklarını açıkça ifade etmezler, bunun yerine intikam alma, inatçılık, işleri erteleme gibi yollarla öfkelerini ifade ederler.
İnkar
Benliği tehdit eden bunaltı ve gerginlik yaratabilecek gerçeklerin inkar edilmesi, yok sayılması şeklinde gerçekleştirilir. İçsel bunaltı yaratan deneyimler ve anılar hiç yaşanmamış gibi algılanabilir.
Yer Değiştirme
Bir dürtünün, tepki veya duygunun asıl nesnesine değil de başka bir nesneye yöneltilmesidir. Genellikle asıl nesneye ait dürtü çatışma ve bunaltıya sebep olacak türdendir. Tepki bir başka nesneye çoğunlukla yönetimi daha kolay bir nesneye yöneltilerek çatışma hafifletilmeye çalışılır.
Rasyonalizasyon
Benlik içinde, kaygı yaratan, acı veren durumlarda, akla uygun ve sıkıntı vermeyecek bir neden bulma düzeneğidir. Kişinin kendini haklı hissetmesine ve başarısızlıklara karşı bahane bulmasına yardımcı olur.
Görsel: Everton Nobrega adlı kişinin Pexels‘daki fotoğrafı