Sınırlar Çerçevesinde Psikoterapi
Son yıllarda hakkında daha çok konuşulan, hatta dizi ve filmlere konu olan psikoterapi kavramı maalesef birçok bilgi kirliliği yüzünden tam olarak anlaşılamamaktadır. Özellikle terapideki sınırlarla ilgili tutarsız ve çarpıtılmış bilgiler, psikoterapiye devam eden ve başlayan birçok danışanın çeşitli beklentilerle bize başvurmasına yol açıyor. Danışanın ruh sağlığını korumak adına belirlediğimiz bu sınırların zorlanması hem psikoterapist hem de danışan açısından çeşitli problemleri de beraberinde getiriyor. Peki psikoterapideki sınırlar nedir? Bu sınırlar neden vardır? Önce biraz bunu anlayalım.
Psikoterapi, bir ruh sağlığı uzmanı tarafından gerçekleştirilen, başvuran kişinin yaşadığı problemlerin güvenli bir alan içerisinde ve etik değerler doğrultusunda değerlendirildiği ve çeşitli psikoterapi ekolleri doğrultusunda çözüm aramak için gerçekleştirilen bir süreci ifade etmektedir. Psikoterapi, uzun süre bu alanda eğitim almış Uzman Klinik Psikolog veya Psikiyatrist tarafından gerçekleştirilen, danışmanlıktan daha uzun soluklu, sınırları ve kuralları olan bir süreci içerir. Sosyal ağların ve medyanın da etkisiyle danışanların “birlikte bir şeyler içmek, hediyeler almak, dışarıda görüşmek, seanslar arasında sık sık telefonla görüşmek” gibi istekleriyle bu kuralların gittikçe esnetilmeye çalışıldığı durumlar yaşanabiliyor. Belki nedenleriyle birlikte sınırların gerekliliğini kavramak çok daha anlaşılır olabilir:
- Hocam hep ben kendimden bahsediyorum, siz neden hiç kendinizden bahsetmiyorsunuz?
Bir terapist, terapide danışanın iyiliği için olmadıkça kendi kişisel hayatıyla ilişkili bilgi paylaşımında bulunmamalıdır. Terapist, seans odasında objektif bir konumda bulunmalıdır. Terapist-danışan rolleri, terapistin kendisiyle ilgili bilgi vermesiyle birlikte, arkadaşlık ilişkisi gibi, diğer rollere kaymaya başlamasına sebep olabilir. Terapistin objektifliğini yitirmesi, terapiyi sağlıklı bir şekilde yürütmesini riske atar. Ayrıca terapi odasının odağı terapist değil, danışandır.
- Hocam bir gün de bir şeyler içerken seans yapalım mı? Hadi gelin size bir rakı masası kuralım…
Hayır tabi ki! Terapi, kişinin kendisini en güvende ve rahat hissetmesi gereken alandır. Terapide amaç dertleşmek değil, kişinin hayatında zorluğa yol açan problemi tarafsız ve güvenilir bir ortamda, 3. bir kişinin duymayacağı ve müdahil olmayacağı bir alanda ele almaktır. Terapi odası bile danışanın kendini rahat hissedeceği ve dikkatinin dağılmayacağı şekilde düzenlenmelidir. Terapi odası dışında gerçekleştirilen bir seansta, kişinin en özel yaşantılarını ve duygularını açması bekelenemez değil mi?
- Hocam kendimi kötü hissettiğimde sizi arayabilir miyim? 5 dakika konuşsak olmaz mı??
Evet, bu isteklerinizi anlıyoruz. Terapiye başlamak demek, artık yaşadığınız zorluklarla baş edemediğiniz ve yardıma ihtiyacınız olduğu anlamına gelmektir. Bu sebeple destek almak istemeniz çok anlaşılır. Ancak psikoterapi, uzun soluklu bir süreçtir. Anlık üzüntülerin ve acıların giderildiği alanlar sevdiğimiz insanlarla birlikte olduğumuz alanlardır. Psikoterapi sürecinde amaç anlık rahatlamadan ziyade, problemlerle kalıcı bir şekilde başetme becerileri geliştirmektir. Seans odası dışındaki görüşmeler hem danışanın psikoterapistine bağımlılık geliştirmesi riskini ortaya çıkaracaktır hem de psikoterapistin iş dışındaki özel alanını ihlal edecektir. Bu da psikoterapistin uzun vadede birçok olumsuz duygu yaşamasına yol açacaktır (öfke, kızgınlık, tükenmişlik gibi).
- Sizinle olan sürecimden çok memnunum, annemin de bazı sıkıntıları var o da size gelse olur mu?
Maalesef olmaz, çünkü psikoterapide danışan-terapist arasındaki ilişki bir güven üzerine kurulu olmalıdır. Psikoterapist danışanın anlattıkları karşısında tarafsız kalabilmeli, bunu herhangi bir kişiyle paylaşmayacağına dair güven duygusunu danışana verebilmelidir. Danışanın yakın çevresindeki herhangi birinin de aynı terapistle devam etmesi demek, terapistin olayları farklı açılardan dinlemesine sebep olacaktır. Bu da tarafsızlığını yitirmesi riskini ortaya çıkaracaktır. Oluşan bu sağlıksız üçgen çerçevesinde danışan, özellikle diğer kişiyle ilgili bir durumdan bahsedeceği zaman kendini yeterince açamayacaktır.
- Seans ücretlerinin zamanında ödenmesi neden önemlidir?
Terapi süreci, içinde duyguları da barındıran aynı zamanda profesyonel bir süreçtir. Maddi kısmı, psikoterapinin sadece bir boyutu olmakla birlikte, aynı zamanda psikoterapistin maddi kaynağı olduğu unutulmamalıdır. Buradaki en önemli kırılma noktası ‘’Siz beni para için dinliyorsunuz?’’ gibi çarpıtılmış düşüncelerin ortaya çıktığı anlardır. Bir psikoterapist, psikoterapi sürecini yürütürken tek motivasyon kaynağı maddi kısmı değildir. İki insanın olduğu her alanda bazı duygular ortaya çıkmaktadır, ancak bir terapistin terapi sürecini yönetebilmesi için yeterince o ilişkide iyi hissediyor olması gerekmektedir. Terapi süreci, terapist açısından çok yönlü bir faktördür ve maddi karşılık alıyor olması bu ilişkiyi mekanikleştirmemektedir. Danışan açısından ise yapılan çalışmalar göstermektedir ki, bir danışan terapi süreci ile ilişkili bir maddi karşılık ödedikçe o terapi sürecine daha özen göstermektedir. Bu sebeple, yardım amaçlı terapi süreci olsa bile bunun mutlaka minimum bir maddi veya sembolik bir karşılığı olmalıdır. Seans ücretlerinin tam ve zamanında ödenmemesi, terapist danışan arasındaki ilişkide birçok olumsuz duyguya sebep olacağı için buradaki sınırların sağlam tutulması gerekmektedir. Danışanın, her seans bu sürecin profesyonel bir süreç olduğunu ve sınırlarının varlığını hatırlaması, alma verme dengesinin kurulması açısından önem taşır. Bu nedenledir ki “ücret” terapi sürecinin içerisinde yer alan bir unsur niteliği taşır ve her seansın ayrılmaz parçasıdır. Alma verme dengesinin sağlıklı kurulmadığı her ilişki zarar görmeye mahkumdur.
- Hocam daha anlatacaklarım var, seans süresini uzatsak olmaz mı??
Evet anlatacaklarınız çok değerli. Ancak unutulmamalıdır ki, bir terapistin tek bir danışanı yoktur. Terapistin de seanslar arasında dinlenmek ve kişisel ihtiyaçlarını karşılamak için zamana ihtiyacı bulunmaktadır. Ayrıca, terapide sürenin sabit tutulması, danışanın zamanı ve anlatacaklarını yönetebilme becerisi kazanmasını sağlayacaktır. Seanslara geç kalındığı takdirde bile süre uzatılmamalıdır. Çünkü bu hem terapistin kendinden fedakarlık yapmasına yol açacaktır (bu durum orta uzun vadede terapistin öfkelenmesine yol açmak gibi riskleri vardır) hem de danışanın zamanı yönetememesi ile ilişkili zorluğu varsa bu durumun pekişmesine yol açacaktır.
- Hocam size sarılsam olur mu?
O anki duygusal ihtiyacınız fiziksel temas ile duygularınız yatıştırmak olabilir. Ancak psikoterapist, duygusal ihtiyaçlarınızı karşılamak yerine bu tarz ihtiyaçlarınızı nasıl karşılayabileceğinizi bulmanıza yardımcı olmak için oradadır.
Sınırlar bazen size zorlayıcı gelse de, aynı zamanda sınırlara olan yaklaşımınız ve tepkileriniz yaşadığınız zorlukların bir habercisi olacaktır. Psikoterapist olarak bu sınırlara karşı hissettiğiniz duyguları yatıştırmak, sadece bu zorlukları daha fazla yaşamanıza yol açar. Psikoterapistin hedefi bu sınırlara karşı tepkilerinizi ve duygularınızı seans içerisinde ele alarak daha sağlıklı tepkiler ve düşünceler geliştirmenize yardımcı olmaktır.
Uzm. Klinik Psk. Yaşar Emre Ertürk

