Zihnimdeki Düşman: Paranoya
Paranoid (kuşkucu) düşünceler, sosyal ilişkilerde algılanan tehditlere karşı gelişen savunma mekanizmasıdır. Örneğin, ‘etrafımdaki insanlar beni kıskanıyorlar, benim kötülüğümü istiyorlar’ gibi düşünceler paranoid düşüncelerdendir. Paranoya denince akla ilk olarak şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar gelse de, aslında paranoid düşünceler sağlıklı popülasyonda daha sık görülmektedir. Bazı araştırmalara göre sağlıklı kesimde paranoid düşüncelerin görülme sıklığı %20’nin üzerindedir. Paranoid düşünce deyince aklımıza olumsuz bir kavram gelse de belirli bir düzeyin altında olduğunda aslında sağlıklı ve işlevseldir. Kişinin sosyal hayatta gelecek zararlardan kendini korumasını sağlar. Aynı zamanda kişinin gerekli tedbirleri alıp güvende olmasına da yardımcı olur. Ancak belirli bir düzeyin üzerine çıktığında sağlıksız hale gelmeye başlayabilir.
Paranoid düşünceler;
kişinin diğer insanları dominant, kendinden daha güçlü ve tehlikeli olarak algılamasını içerir. Aynı zamanda kendini de daha hassas, tehlikelere daha açık olarak görmesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle paranoid düşünceleri yoğun olan kişiler diğer insanlara karşı daha temkinli, daha içe dönüktürler. Paranoid düşünceler bu sebeple sosyal ilişkileri ve kişinin benlik saygısını olumsuz yönde etkiler. İçe kapanma, güvensiz hissetme, olumsuz düşünceleri sürekli zihninde çevirme ise depresif belirtilere ve sosyal işlev bozulmalarına yol açar. Düşüncelerin yoğunluğu arttıkça uyku problemleri ve psikotik yaşantılar da görülmeye başlayabilir. Bu nedenle paranoid düşünceler belirli bir düzeyden sonra ruh sağlığı açısından bir risk faktörüdür.
Düşüncelerimiz duygu ve davranışlarımızı, dolayısıyla yaşam kalitemizi etkilerler. Düşüncelerimiz etraftaki insanların bizim kötülüğümüzü düşündüğü şeklinde olumsuz içerikli olduğunda daha çok korku hissederiz ve savunmacı ve daha içe kapanık bir yaşamımız olur. Dolayısıyla bu düşünceleri başkalarıyla paylaşma ihtimalimiz de azalır. Paylaşmadığımız düşünceler zihnimizi meşgul eder. Sürekli zihnimizde dönen olumsuz düşünceler, olumsuz duyguları daha çok hissetmemize ve çökkün ruh haline sebep olur. Bu nedenle olumsuz, zarar veren düşüncelerle zihnimizi sürekli meşgul etmek yerine, dikkat dağıtıcı başka meşguliyetler bulmak, sevdiğimiz aktiviteleri yapmak, sosyal ilişkileri ve paylaşımı arttırmak, duygu ve düşüncelerimiz ifade etmek bizi daha sağlıklı kılacak değişikliklerdir.
Eğer zihninizden atamadığınız, kötü hissettiren şüphe içerikli düşünceleriniz varsa, ve bunları güvenemediğiniz için etrafınızdakilerle de paylaşamıyorsanız bir ruh sağlığı profesyonelinden destek almanız size iyi gelecektir. Psikolog ve psikiyatristler etik ilkelerden biri olan ‘gizlilik’ ile çalışmaktadırlar. Gizlilik ilkesi kapsamında seansta (kendinize ya da bir başkasına zarar verme durumları dışında) anlattığınız hiçbir şeyi bir başkasına anlatmamak ile yükümlüdür. Terapi, gizliliğin korunduğu, güvenli, danışana faydalı olmak üzere yapılandırılmış, yargılama ve suçlamanın olmadığı bir deneyimdir.